Türkiye ile başta ekonomik ve siyasi alanda ilişkilerini derinleştirmek isteyen Londra’nın bu eğilimini Cameron’un bakanlığı döneminde sürdürmesi bekleniyor. Cameron’un başbakanlığı sırasında Recep Tayyip Erdoğan ile kurduğu yakın ilişkinin bu döneme olumlu yansımaları olması da öngörülüyor.
İngiltere Başbakanı Rishi Sunak’ın eski İçişleri Bakanı Suella Braverman’ı görevden almak için yaptığı atamalar, Dışişleri Bakanlığı’nda önemli bir görev değişimine yol açtı. Sunak, Eylül 2022’den bu yana İngiliz diplomasisini yöneten James Cleverly’i İçişleri Bakanlığı’na, yerine de eski başbakanlardan David Cameron’u atadı.
Ülkesinin Avrupa Birliği’nden ayrılmasıyla sonuçlanan süreçte başbakanlık yapan Cameron, 23 Haziran 2016’da yapılan referandumun ardından görevinden istifa etmişti. Son 7 senedir aktif siyasette görünmeyen Cameron’un bu makama getirilmesi sürpriz bir gelişme olarak değerlendirildi.
ANKARA CAMERON’U YAKINDAN TANIYOR
David Cameron, Ankara’da yakından tanınan bir lider. 2010 senesinde göreve başladıktan sonra ilk ziyaretlerinden birini Türkiye’ye yapan ve dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile temaslarda bulunan Cameron, görevde kaldığı süre boyunca başta Erdoğan olmak üzere Türk yöneticileriyle hem karşılıklı ziyaretler hem de uluslararası toplantılarda birçok kez bir araya gelmişti.
Cameron, Başbakan olduktan sadece 2,5 ay sonra yaptığı ziyaret sırasında Erdoğan ile ikili ilişkiler, bölgesel istikrar, savunma, uluslararası güvenlik ve anti-terör konuları, yasadışı göç, enerji güvenliği, kültürlerarası diyalog, eğitim ve kültür alanlarında ortak taahhütleri içeren “Stratejik Ortaklık” belgesini imzalamıştı.
Aynı ziyaret sırasında, Türkiye’nin AB üyeliğine de güçlü destek veren Cameron, “NATO müttefiki olarak Türkiye’nin Avrupa’yı savunmak için yaptıklarını ve bugün Avrupalı müttefiklerimizin yanında Afganistan’da yaptıklarını düşündüğümde, AB üyeliğine yönelik ilerlemenizin bu şekilde hüsrana uğratılabiliyor olması beni kızdırıyor,” diyerek Brüksel’e örtülü bir eleştiride bulunmuştu.
Ancak Cameron’un Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin söylemi İngiltere’nin Brexit sürecinde değişim gösterdi. Mensubu olduğu Muhafazakar Parti’nin büyük çoğunluğu AB’den ayrılmak isterken kendisi İngiltere’nin AB’de kalması gerektiğini savunan Cameron, bu süreçte siyasi tartışmalarda gündeme gelen Türkiye’nin AB sürecine ilişkin açıklamalarıyla 2010’daki duruşundan farklılık gösterdi.
Brexit yanlısı kesimler, yakında AB’ye üye olacak bir Türkiye’den İngiltere’ye büyük bir göç akımı olacağı iddiasında bulunmuşlar ve bu nedenle birlikten ayrılmak gerektiğini referandumdan önceki aylarda giderek kuvvetli şekilde işlemeye başlamışlardı.
Bu iddialara yanıt veren Cameron, “Ayrılma yanlısı kampanya yapanlar Türkiye ile ilgili çok yanıltıcı bir iddiada bulunuyorlar. Türkiye (AB’ye) katılmayacak,” ifadelerini kullanmıştı. İngiliz Başbakan, daha da iddialı konuşarak, “(AB’ye) 1987’de başvurdular. Bu ilerleme hızıyla, muhtemelen 3000 senesinde katılabilirler,” demiş ve Ankara’nın tepkisini çekmişti.
Erdoğan, Haziran 2016’da yaptığı bir konuşmada Cameron’u isim vermeden eleştirirken “Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimizi, altını çizerek söylüyorum, onurlu duruşumuzu ve milli çıkarlarımızı koruyarak, gittiği yere kadar götüreceğiz. O yerli ve milli duruşumuz asla zedelenmemeli. Türkiye sıradan bir millet, ülke değildir. Öyle yok, ‘3 binlere kadar bekler.’ şudur, budur, vs. Bizim kimse tahammülümüzü test etmesin. Ve bu noktada hükümetimiz inanıyorum ki gerekli cevapları gereken yerde, gerekenlere, tam hakkıyla verecektir, vermelidir” demişti.
Dönemin AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik de Brexit tartışmalarıyla ilgili bir açıklamasında, “İngiltere’de ana akım siyasiler de aşırı sağın söylemlerine itibar ettiler. Özellikle Cameron aşırı sağın provakatif ve manipülatif Türkiye karşıtı kampanyalarına direnemedi. Kendisi de Türkiye karşıtı kampanya yaptı” ifadelerini kullanmıştı.
IŞİD İLE MÜCADELE VE GEZİ EYLEMLERİ
Cameron’un başbakanlığı sırasında Türkiye ile IŞİD ile mücadele başta olmak üzere Suriye’de yaşanan iç savaş konusu da ağırlıklı olarak ele alınmıştı. İngiltere ile özellikle 2013’ten itibaren yapılan temaslarda Avrupa’ya da sıçrayan IŞID terörüyle mücadele yolları değerlendirilmişti. Türkiye ve İngiltere, IŞİD ile mücadele için kurulan uluslararası koalisyonda beraber yer alıyorlar.
Cameron’un görev süresinde Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetine karşı en kapsamlı sivil hareket olarak görülen Gezi protestoları da yaşanmıştı. Cameron’un hükümeti Türk hükümetine yeterince güçlü eleştiride bulunmaması nedeniyle insan hakları örgütlerince eleştirilmişti.
İLİŞKİLERDE İLERLEMENİN DEVAMI BEKLENİYOR
BBC Türkçe’nin haberine göre, Cameron’un göreve geldiği bu dönem ise Türkiye-İngiltere ilişkilerinin hemen tüm alanlarda ilerlemenin gözlendiği bir sürece işaret ediyor. İngiltere, AB’den ayrıldıktan sonra Türkiye ile daha özel bir ilişki geliştirmeye özen gösteriyor.
Bu dönemin en önemli amaçlarından biri iki ülke arasında 23,5 milyar sterline (30 milyar dolar) ulaşan ikili ticari ilişkilerin güçlenmesi ve yeni ekonomik hedeflere ulaşılabilmesi için modernize edilmiş yeni bir serbest ticaret anlaşmasını imzalamak. Ankara ve Londra, Temmuz ayında yeni serbest ticaret anlaşmasını müzakere etmek için anlaştıklarını açıkladılar. Bu sürecin 2024’te başlaması öngörülüyor.
Cameron’un yeni görevinde Türkiye ile ele alacağı konuların başında İsrail-Hamas arasında sürmekte olan savaş, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi ve Suriye konusu gibi önemli bölgesel meseleler olacak.
Ankara ile Londra arasında bütün bu konularda yoğun bir trafiğin yaşandığı, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yeni Bakan Caneron’un da bu eğilimi devam ettirmeleri öngörülüyor. Bu kapsamda, iki ülke ilişkilerindeki mevcut süreçte önemli değişiklikler beklenmiyor.